Berlin Duvarı, Soğuk Savaş’ın en önemli sembollerinden biriydi. Sovyetler Birliği ve Doğu Almanya, Berlin Duvarı’nı Die anti-Faschistischer Schutzwall (“Anti-faşist Koruyucu Duvar”) olarak adlandırdı. Onlara göre bu duvar, Batı casuslarının Doğu Berlin’e gizlenmesini ve Batı Berlinlilerin ucuz, sübvansiyonlu malları satın almak için Doğu Berlin’e gitmelerini engellemek için gerekliydi.
Yazı Başlıkları
- Berlin Duvarı Hakkında Muhtemelen Daha Önce Duymadığınız 10 ilginç Bilgiyi sizin için derledik.
- Berlin Duvarı Doğu ve Batı Almanya’yı İkiye Ayırmadı
- Aslında iki duvar vardı
- İki Duvar Arasında Bir Kilise Vardı
- Berlin Duvarı’nın Etkisi Metrolarda Bile Hissedildi
- Daha Küçük Bir ‘Berlin Duvarı’ Bir Köyü Ayırdı
- Duvardaki En Ünlü Grafiti, İki Başkanın Öpüşmesini Gösteriyor
- 6.000’den fazla bekçi köpeği ölüm şeridinde devriye gezdi
- Margaret Thatcher Ve Francois Mitterrand Duvarın Yıkılmasını İstemedi
- Duvarın Unutulmuş Bir Parçası Yakın Zamanda Keşfedildi
- Duvar Almanya’yı Bugün Bile Bölüyor
Berlin Duvarı Hakkında Muhtemelen Daha Önce Duymadığınız 10 ilginç Bilgiyi sizin için derledik.
Batı Almanya’da duvar, Doğu Berlinlilerin Batı Berlin’e göç etmesini durdurmak için Sovyet girişimi olarak tanıtıldı. Başlangıçta ABD, duvarın Sovyetler Birliği’nin Batı Almanya’ya karşı bir savaş başlatmanın ilk adımı olduğunu düşündü ve Başkan John F. Kennedy Batı Berlin’e daha fazla asker gönderdi. Kennedy, daha sonra savaşın gerçekleşmediğini fark ettiğinde duvarı destekledi ve duvarla ilgili görüşünü “felaket savaştan çok daha iyidir” diyerek belirtti.
Berlin Duvarı Doğu ve Batı Almanya’yı İkiye Ayırmadı
Berlin Duvarı’nın, Doğu Almanya’yı Batı Almanya’dan ayırmış olması yaygın bir yanılgıdır. Doğu ve Batı Almanya’yı birbirinden ayıran, az bilinen ve sıklıkla karıştırılan İç Alman Sınırıdır. Berlin Duvarı sadece Batı Berlin’i; Doğu Berlin’den ve Doğu Almanya’nın geri kalanından ayırdı. Batı Berlin, Doğu Almanya’nın içindeydi.
Batı Berlin’in Doğu Almanya’ya nasıl geldiğini anlamak için öncelikle Almanya’nın Müttefik devletler tarafından nasıl bölündüğünü anlamalıyız. II. Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru Müttefikler, Almanya’yı dört bölgeye ayırmada anlaşmışlardı. Her bir bölge Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık, Sovyetler Birliği veya Fransa tarafından kontrol edilecekti.
Ancak, aynı zamanda, Sovyetler Birliği tarafından kontrol edilen bölgede bulunan Berlin’i de, Müttefikler kendi arasında dört bölgeye ayırdılar. Sovyetler Birliği ile yaşanan anlaşmazlıklardan sonra ABD, İngiltere ve Fransa; Batı Almanya ve Batı Berlin’i kurmak için bölgelerini birleştirdi ve Sovyetler Birliği’ne de Doğu Almanya ve Doğu Berlin kaldı.
Genelde görmezden gelinen İç Alman Sınırı, Berlin Duvarı’ndan daha ayrıntılıydı. Uzunluğu 1,300 kilometrenin (800 mil) üzerinde, 154 kilometre uzunluğundaki (96 mil) Berlin Duvarı’nın sekiz katından fazlaydı. Ayrıca Berlin Duvarı’nın sadece 43 kilometresi (27 mil) Batı Berlin’den Doğu Berlin’i ayırıyordu. Duvarın büyük bir kısmı Batı Berlin’i Doğu Almanya’nın geri kalanından ayırdı.
Aslında iki duvar vardı
Bir çoğumuzun inandığının aksine, Berlin Duvarı bir duvar değil, 100 metre (328 ft) uzaklıktaki iki paralel duvardı. Ancak, Berlin Duvarı olarak düşündüğümüz, Doğu Berlin’e en yakın olanıdır. İlk duvardaki çalışma 13 Ağustos 1961’de ikinci duvardaki de 1962’de devam etti. İki duvar arasında “ölüm şeridi” olarak adlandırılan içinde insan olmayan bir arazi vardı.
Ölüm şeridine kimsenin girmesine izin verilmedi ve Batı Berlin’e kaçmaya çalışan vatandaşlar vurulma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Ölüm şeridindeki binalar yıkıldı. Tüm alan düzleştirilmiş ve herhangi bir kaçışın ayak izlerini ortaya çıkarmak için ince çakıl ile doldurulmuştu. Şerit ayrıca geceleri kaçmayı önlemek için projektörlerle aydınlatılmıştı.
İki Duvar Arasında Bir Kilise Vardı
Ölüm şeridinin içinde, Doğu Alman ve Sovyet makamları, “Uzlaşma Kilisesi” haricindeki tüm binaları tahrip etti. Ancak, cemaat bina içinde ibadet edemedi, çünkü bu kilise yasak bölgenin sınırları içerisinde bulunuyordu. Kiliseyi çevreleyen hikaye ise oldukça ilginç.
Berlin’in bölünmesinden sonra, kilisenin etrafındaki bölge Fransız ve Sovyet sınırının ortasına denk gelmişti. Kilisenin kendisi Sovyet sektöründeydi ama kiliseye uğrayan vatandaşlar Fransız sektöründeydi. Berlin Duvarı tamamlandığında, kilise cemaatinden ayrıldı. İkinci duvar eklendiğinde, Sovyet sektöründe yaşayan az sayıdaki vatandaşta artık kiliseyi ibadet etmek için kullanamaz oldu.
Batı Berlin’de, terkedilmiş kilise, Sovyetler Birliği tarafından Doğu Berlinliler ve Doğu Almanlara uygulanan baskının bir sembolü olarak terfi ettirildi. Kilise kısa bir süre sonra Doğu Alman muhafızları için bir sorun haline geldi, çünkü devriye gezmek zorunda kalmışlardı. Aynı zamanda, Doğu Almanya içindeki bazı kiliseler hükümetin muhalifleri için iltica yeri haline gelmişti. Bu yüzden hükümetin onlara bir mesaj göndermesi gerekiyordu. Bütün bu sorunlar kiliseyi yok etme kararıyla sonuçlandı.
Yıkım, 22 Ocak 1985’te başladı. Doğu Berlin, “güvenliği, düzeni ve temizliği arttırmanın” gerekli olduğunu iddia etti. Ancak, yıkım sadece sorunları daha da karmaşık hale getirdi ve kilise eskiden olduğundan daha popüler bir hale geldi. Resimler dünyanın her yerinde dolaşırken, Doğu Almanların uğradığı baskılar da tüm dünyanın gözü önüne serilmiş oldu.
Berlin Duvarı’nın Etkisi Metrolarda Bile Hissedildi
Berlin Duvarı yer üstünde olmasına rağmen, etkisi Berlin’in altındaki metroya kadar hissedildi. Duvardan önce, Berlin’in tamamı aynı metroyu paylaşırdı. Duvardan sonra, her iki taraf da kendi taraflarındaki istasyonları ve hatları kullanmak zorunda kaldılar. Bu hızla bir sorun haline geldi çünkü Batı Berlin’deki iki nokta arasında seyahat eden trenlerin bazen Doğu Berlin’in altındaki hatlardan geçmesi gerekiyordu.
Her iki tarafın vatandaşları arasında kaçmayı ve karışmayı önlemek için, Doğu Berlinlilere, Batı Berlinlilerin tarafından işletilen hatları kullanmayı yasakladılar. İstasyonlar mühürlendi ve yollar, Berlin’e inen Batı Berlin trenlerinden metroya girmeye çalışan Doğu Berlinlileri durdurmak için dikenli tel ve alarmlarla çevrildi.
Batı Berlin trenleri de istasyonlarda durmadı. Durdukları tek Doğu Berlin istasyonu Friedrichstrabe istasyonuydu ve Batı Berlinliler Doğu Berlin’e gitsinler diye tasarlandı. Batı Berlin, “trenlerin durmadığı istasyonlar” etiketli olan bütün Doğu Berlin metrosunun varlığını kabul etti. Diğer taraftan, Doğu Almanya bunları tamamen haritalarından çıkardı.
Daha Küçük Bir ‘Berlin Duvarı’ Bir Köyü Ayırdı
Almanya’nın bölünmesinden sonra, bugün Bavyera ve Almanya’nın Thuringia kentinde bulunan Modlareuth köyünden geçen Tannbach nehri, ABD ve Sovyet’in kontrolünde olan bölgeler arasında sınır çizgisi olarak kullanılmıştır.
Başlangıçta köylüler bunun sonucunun nelere mal olacağını anlamamışlardı çünkü diğer ülkedeki aile üyelerini ziyaret etmek için sınırı özgürce geçebiliyorlardı. 1952’de dikilen ahşap bir çit, bu özgürlüğü kısmen kısıtladı. Daha sonra, 1966’da, çit 3 metrelik (10 ft) çimento levhalar ile değiştirildiği zaman bu özgürlük kalıcı bir şekilde kısıtlandı.
Duvar, köylülerin iki ülke arasında hareket etmelerini imkânsız hale getirerek, aileleri kalıcı bir şekilde ayırdı. Batı’da, köy “Küçük Berlin” olarak adlandırıldı çünkü duvar, Berlin Duvarı’nın Berlin’de komşuları ve aileleri birbirinden ayırma şeklini hatırlatıyordu.
Ancak, köylülerin sıkıntıları duvarın inşa edilmesiyle bitmedi. Doğu Alman makamları da, ileriye dönük kaçışları ve köye gizlice girilmesini engellemek için arkaya elektrikli çit ekledi. Bu, köy sakinleri için bir kabusa dönüştü çünkü artık köyü terk etmeleri neredeyse imkansızdı.
Duvarın bir kısmı bugün hala ayakta duruyor ancak köy iki federal devlet arasında bölünmüş durumda.
Duvardaki En Ünlü Grafiti, İki Başkanın Öpüşmesini Gösteriyor
Daha önce de belirttiğimiz gibi, Berlin Duvarı iki paralel duvardan oluşuyordu. Batı Berlin’e en yakın taraf, inşaatından hemen sonra bir grafiti duvarına dönüştü. Ancak, Doğu Berlin’e en yakın olan taraf boş bırakıldı çünkü Doğu Almanlar oraya yakın bir yerden giriş yapmaktan men edilmişti.
1989 yılında Berlin Duvarı’nın yıkılmasından hemen sonra, birçok sanatçı duvara grafiti yapmak için Doğu Berline’e akın etti. En ünlü parçalardan biri, Sovyetler Birliği’nin eski lideri Leonid Brezhnev’i, Doğu Almanya’nın eski başkanı Erich Honecker ile öpüşürken gösteriyor. Grafiti “Ölüm Öpücüğü” olarak adlandırılmış ve Sovyetler Birliği’nden Dmitri Vrubel tarafından boyanmıştır. Dimitri ayrıca grafitiye, “Tanrım, bu hayati aşk meselemde hayatta kalmam için bana yardımcı ol” diye bir başlıkta atmıştır.
Grafiti, her iki liderin de Doğu Almanya’nın oluşumunun 30 yıllık yıldönümünü kutlarken 1979’da çekilen bir fotoğrafın yeniden canlandırılmış haliydi. Bu “kardeşçe öpücük” aslında Komünist devletlerin üyeleri arasında yaygındı. Brezhnev’in Hongel’i öptükten sonra söylediği ünlü bir söz var: “Bir politikacı olarak, çöp. . . ama öpücüğü için aynı şeyi söyleyemem! ”
6.000’den fazla bekçi köpeği ölüm şeridinde devriye gezdi
Berlin Duvarı’nın iki paralel duvarı arasındaki boşluk “ölüm şeridi” olarak adlandırılmıştı. Ölüm şeridi, herhangi bir kaçışı engellemek için “Duvar köpekleri” olarak adlandırılan binlerce vahşi hayvan da dahil olmak üzere titiz bir şekilde güvence altına alınmıştı.
Rottweiler, Danimarkalılar ve Griffon gibi birçok ırk kullanılsa da Alman Çobanı en çok tercih edilen köpekti. Kimse kaç tane köpek olduğunu tam olarak bilmese de tahminler 6.000-10.000’e kadar ulaştığını söylüyor.
Köpekler şeridin içinde serbestçe dolaşamıyordu. Bunun yerine, her bir hayvan, 5 metre uzunluğundaki (16 ft) zincirlere bağlıydı ve belirli bölgelerde durabiliyorlardı. Zincir, köpeğin duvara paralel olarak hareket etmesine izin veren 100 metre uzunluğunda bir kabloya bağlıydı. Bu şekilde, köpekler, kaçmaya çalışan biri olursa nöbetçi gardiyanlar gelene kadar onu tutabilecekti.
Berlin Duvarı’nın yıkılmasından sonra, köpekler Doğu ve Batı Almanya’da sahiplendirildiler. Ancak Batı Almanya’da; medya , köpekleri bir adamı parçalara ayırabilecek kadar tehlikeli hayvanlar olarak tanıttı. Bu yüzden Batı Almanlar köpekleri benimsemeye şüpheyle yaklaşıyorlardı.
Almanya’daki Hayvan Koruma Birliği, evlat edinmeleri desteklese de, köpekleri Berlin Duvarı’nın canlı hatıraları olarak gören bazı insanlar hakkında endişeliydiler. Hayvanların da imha edilmesini istemediler. Ancak, eğer gerekli olursa imha için kimyasallar sağlamayı teklif ettiler. Çünkü bu yöntem Doğu Almanlar’ın uygulayacağı yöntemden, yani hayvanların elektrik çarpmasıyla öldürülmesinden daha iyi bir seçenek olurdu.
Margaret Thatcher Ve Francois Mitterrand Duvarın Yıkılmasını İstemedi
Başlangıçta, İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher ve Fransa Cumhurbaşkanı François Mitterrand, Berlin Duvarı’nın imhasını ve Almanya’nın yeniden birleşmesini desteklemedi. Thatcher genel olarak hem kendisinin hem de Mitterrand’ın sözcüsüydü. Yeniden birleşme konusundaki görüşmeler yüksek düzeyde olduğunda, “Almanları iki kez yendik ve şimdi geri döndüler, bu hoş değil” dedi.
Thatcher süreci durdurmak için büyük çaba sarf etti ve hatta Birleşik Krallık hükümetini kendi tarafına çekmeye çalıştı ama Birleşik Krallık onunla aynı fikirde değildi. Bunu durduramadığını fark ettiğinde, Almanya’nın bir kerede değil de, beş yıllık bir geçiş döneminden sonra yeniden birleşmesini önerdi.
Mitterrand, “kötü Almanlar” olarak adlandırdığı insanlar hakkında endişeliydi. Ayrıca, yeniden birleşen Almanya’nın, Avrupa’da Adolf Hitler’den bile daha etkili olacağından korkuyordu.
Mitterrand, yeniden birleşmeyi durdurmayacağını anladığında, tutumunu değiştirdi ve birleşmeyi desteklemeye başladı. Ancak, aynı zamanda Thatcher’ı de desteklemeyi unutmadı. Mitterand, Almanya’nın yalnızca Avrupa Birliği gibi bir kuruluşa dahil olursa kontrol altında tutulabileceğini de farkındaydı.
Duvarın Unutulmuş Bir Parçası Yakın Zamanda Keşfedildi
Berlin Duvarı’nın büyük bir parçası 1989’da yıkılmıştı ama bazı kısımlar Almanya’nın bölünmesinin kalıntıları olması için kasıtlı olarak bırakılmıştı. Ancak, duvarın bir kısmı 2018’de yeniden keşfedilene kadar çoktan unutulmuş olmalı ki bunu tarihçi Christian Bormann ortaya çıkardı. Duvar Schonholz’da (Berlin’in bir banliyösü) bulunuyor ve yüksekliği neredeyse 80 metre(262 ft).
22 Ocak 2018’de yayınlanan bir blog yazısında, Bormann 1999 yılında duvarı keşfettiğini ancak bir sır olarak kalmasının daha iyi olacağına karar verdiğini açıklamıştı. Ama daha sonra duvarın ciddi bir bakıma ihtiyacı olduğunu ve yakın zamanda çökme ihtimali olduğunu fark edince varlığını açıklaması gerektiğini düşünmüş. Demiryolları ile mezarlığın arasındaki çalılık alandaki duvarın yeri ise unutulmasının en temel nedenlerinden biri olarak gösteriliyor.
Duvar Almanya’yı Bugün Bile Bölüyor
Almanya ve Berlin’in bölünmesi, duvarların inşasından daha da fazlasıydı. Bu bir ideolojiydi ve etkileri bugün hala hissediliyor. Birincisi, Batı Almanya kapitalistken, Doğu Almanya komünistti. Bu tek başına tüm ülkenin politikasını ve nasıl yönetildiğini ve bu konuda ne kadar başarılı olduklarını etkileyebilecek güce sahip.
Bir kişi; Batı Berlin’i, Uluslararası Uzay İstasyonu’ndan 2012 yılında astronot Andre Kuipers tarafından çekilmiş ve düzenlenmemiş bir fotoğrafta bile ayırt edebilir. Çünkü, baktığınızda eski Doğu Berlin’i sarı ışıklı, eski Batı Berlin’i ise yeşil ışıklı olarak görürüsünüz. En büyük fark, her iki ülkede kullanılmış olan sokak lambalarının türü. Batı Almanya’daki sokak lambaları Doğu Almanya’dakilerden daha çevre dostuydu.
Doğu Almanya, Batı Almanya’dan daha düşük bir asgari ücrete sahipti. Doğu Almanya’daki birçok fabrika, duvar düştükten sonra batılı muhataplarıyla rekabet edemedikleri için, kapanmışlardı. Bu, Batı Almanya’yı yetenekli işçileri ikna etmek için maaşları arttırmak zorunda kalan endüstrilerin çoğunluğu ile baş başa bıraktı.
Bunun sonucu olarak, Doğu Almanya’daki işsizler iş bulmak için Batı Almanya’ya göç etmeyi tercih etti. Göç, Doğu Almanya’daki işsizlik oranını düşürmede etkili oldu ama aynı zamanda da beyin göçü yarattı. İşçiler fabrikaları bırakıp, Çek Cumhuriyeti veya Polonya’ya gitmeyi tercih etti.
Olumlu taraflarına bakarsak, Doğu Almanya’nın Batı Almanya’dan daha az çöp üretmiştir. Ayrıca, Doğu Almanya da; Batı Almanya’dan daha iyi bir çocuk bakımı vardır. Bunun nedeni, Doğu Alman anneler çalışırken, genellikle Batı Almanya’daki annelerin evde hanımı olmasıdır.
Doğu Almanlar daha büyük çiftliklere sahipti. Fakat onlar için grip aşısı olmak lükstür ya da kamplarda çadırların içinde uyumaları daha muhtemeldir. Bunun aksine, Batı Almanlar, uyumak için daha konforlu yerleri seçerlerdi. Bunun nedeni, Batı Almanlarının daha fazla harcanabilir gelire sahip olmaları ve Doğu Almanlarının karşılayamayacağı belirli lüks ihtiyaçları karşılayabilmeleridir.