İlk bilardo topları değerli dişleri için öldürülen fillerin dişlerinden yapılmıştı. Organik kökenli olmasına rağmen, fildişleri fillerin yaşıyla ortantılı olarak gittikçe sertleşir. Bu nedenle “Sert fildişi” de uzun süredir ölü olan fillerden gelir. Her yıl üretilen milyonlarca bilardo topuna gereken fildişini sağlamak için, binlerce fil katledildi ve hayvanlar kısa sürede kıtlaştı. Buna bağlı olarak fildişi fiyatları da yükseldi. Toplar, sıcaklık dalgalanmalarından etkilenip çatlamasınlar diye bir hafta boyunca “eşit bir sıcaklıkta” depolanmalıydılar. Bu sürede, yedek malzeme bulunması için bir arama yapıldı. Güney Amerika’da bulunan bir somun, fildişinden daha az elastikti ama başka türlü benzer özelliklere de sahipti. Yine de, fildişi yerine geçemedi.
Mucitleri cesaretlendirmek için 1863’te bir yarışma düzenlendi. Beş yıl sonra John Wesley Hyatt, 1851’de Alexander Parkes tarafından icat edilen selüloidi kullanmaya karar verdi. Hyatt yarışmaya bir selüloit bilardo topu ile girdi ancak 10.000 $ ödülünü kazanamadı. Hyatt’ın yaptığı top zıpladı, ama yeterince yükseğe değil.
Selüloit bilardo topları ile başka bir sorun daha vardı. Bazen patlayabiliyorlardı. Hyatt, bilardo toplarını kolodyum adı verilen bir bileşikle kapladı ve test edilmesi için bilardo salonlarına gönderdi. Kolodyum yanıcı bir madde olduğu için, toplara sigara gibi bir madde yaklaştırılırsa, ateş alabileceklerini söyledi. Daha da kötüsü, aralarında “herhangi bir şiddetli temas” meydana geldiğinde, toplar gerçekten patlayabilirdi. Kolodyum toplarını test eden bir Colorado’lu barmen, topların her çarpışında ortaya çıkan hafif patlamaları umursamadığını, ancak müşterilerin sorun yarattığını söyledi.